
Yakup Ortaç
Yakup hayatı dalgaya almayı bilen, hafif adımlarla ve neşe içinde yaşamayı seven biri. Gazetecilikte Mona kadar derin etik değerleri olmasa da işini severek, eğlenerek yapıyor.Yakup’un hayattaki pusulası başkalarının ne düşündüğü değil, kendi vicdanı. Bütün o hafifliğinin, rahatlığının altında, her şeyden evvel müthiş vicdanlı, şefkatli ve dürüst bir adam yatıyor. Yani Mona’nın ihtiyaç duyduğu, eksikliğini çektiği her şey onda var. Yakışıklı ve bunun da farkında. Hareketlerine bunun tatlı özgüveni sinmiş durumda. Ama asla kibirli değil. Aksine bu özgüven onun rahatlığına rahatlık kattığı için, şişinmeye ya da herhangi bir gösterişe ihtiyaç duymuyor. Hayatın her alanında klasik ve kabul görmüş beğenilere uygun olanı değil, kendine ait bir karakteri, şahsiyeti olanı, kendine özgü olanı seçip seviyor. Ailenin tek çocuğu. Annesiyle arası çok iyi olsa da babasıyla bir baba-oğul çatışmaları var. Orta ölçekli bir şirketin sahibi olan babasının arzu ettiği işadamı profiline girmek istemeyerek güzel sanatlar okumuş, sonra da yine babasının hakir göreceği, görece düşük ücretli işlere talip olmuş. Çocukken yazlarını dedesi Şuayip’in yanında geçirmiş. Dede yadigarı dediği ve alt katında oturan büyük amcası Muzaffer’i çok seviyor.