Merhaba Mazlum Bey. Şevkat Yerimdar dizimiz üzerinden hayli zaman geçti :) Tekrardan ailemize hoş geldiniz. Nasılsınız? Urfa’da günler nasıl geçiyor?
Evet, Şevkat Yerimdar projesinden sonra tekrar NOW kanalında olmak güzel... Urfa içine doğru ilerlediğinizde, her açıdan enteresan ve bir o kadar da biraz da olsa bildiğimizi sandığımız ve aslında hiç bilmediğimiz gerçeği ile karşı karşıya geldiğimiz bir dünya. Dünya diyorum çünkü burasının yaşadığımız, alışkanlıklarımızı, normallerimizi sürdürdüğümüz yerlerle ve zamanla pek aynılığı yok. Başka bir dünyadan bir başka dünyaya geçiyorsunuz burada. Urfa’ya dokundukça o da size dokunuyor temas kuruyor, siz anlamaya çalışıp anlamlandırdıkça o da size öyle yaklaşıyor. Bir gizemi, bir büyüsü var buranın. On iki bin, on dört bin yıllık tarih noktası burası, arkeoloji ve tarihi bilgi dünyasını iflas ettiren yer. Ve öyle bir yer ki; Bir yanı, tarihin sıfır noktasından on dört bin yıl ilerde, bir yanı tarihin başlangıcıyla aynı yerde gibi...
Dizinin çekimleri Urfa’da devam ediyor. Biraz bahsettiniz ama şehrin atmosferi ve kültürü çalışma motivasyonunuzu nasıl etkiliyor?
Dediğim gibi; Urfa’da yaşayan insanlarla diyalog kurduğunuzda sizi etkileyecek çok detay yakalıyorsunuz, bu da size diyalekt konusunda ve özellikle de rolde kullandığınız sözcüklerin içeriğini daha bir hakimiyet altına almanıza yardımcı oluyor...
Yakın bir zamanda Göbeklitepe’yi de ziyaret ettiniz. “İmkanı olan mutlaka gelip görmeli, bildiğimiz tarihin sıfır noktası” demiştiniz. Orada bulunmak sizce nasıl bir duyguydu?
Göbeklitepe ya da Karahantepe... İki nokta da birkaç gez gittiğim ve her gidişimde cevap bulamadığım, alamadığım soruların içimde daha da çoğalmasına neden oldu.. Bir de her seferinde büyülendim, sonrasında da bir ürkme ürperme hissettim, bunu hep hissettim.. Ve her dönüşte aklımda içimde şu soru vardı; Biz gerçekten on iki yada on dört bin yıl ileride miyiz? Biz tarihin hangi noktasındayız? Ya da onlar, bizim bu tüm çözemediklerimizle on iki bin yıl bizden geride mi yani şimdi? Her seferinde de gece ya da gündüz gök yüzüne bakıp bakıp gülümsedim sadece..
URFA MÜZİKAL YOLCULUĞUMA ETKİ EDİYOR
Bölgenin müzikal mirası da oldukça zengin. Bu zenginlik yeni beste ya da projelere kapı aralıyor mu sizin için?
Tabii ki. Urfa’nın ya da bu bölgenin öylesine güçlü bir müzikal damarı var ki... Of of... Bu kadar güçlü, değerli müzikal kaynağın, şu anki işlenmesine, icra ediliş şekline, biraz içine girip gözlemlediğinizde, kulak verdiğinizde "maalesef" sözcüğüyle başlayan cümleler kurmaya başlıyorsunuz. Ama tabii ki benim içimdeki müzikal yolculuğuma şimdiden etki yaptığını da rahatlıkla söyleyebilirim.

KENDİMİ AKTÖR OLARAK ADLANDIRAMAM
“Halef; Köklerin Çağrısı” dizimizde Ziyan Ağa karakterini canlandırıyorsunuz. Kendisi Kordağlı ailesinin yaşlı ve güçlü figürü. Karakterin geçmişteki sırlarla ve otoriteden kaynaklanan korkularla ilişkisi yoğun. Bu rol için hazırlık sürecinizde hangi yöntemleri benimsediniz?
Ziyan Ağa rolü için bir bilinen yöntem ya da tarz mı desem hiçbir ilişkim olmadı, ya da böyle bir hazırlık çalışması yapmadım diyeyim. Öncelikle, ben oyunculuk eğitiminden gelen bir kişi değilim, oyunculuktan gelmiyorum. Ama sahne insanıyım, bale dansçısıyım akademik olarak. Rol kavramı ile tabii ki yakın temas içinde yaşadım. Ama aktör olarak adlandıramam kendimi. Bu coğrafya ile iç içe yaşadım. Anadolu ile iç içe oldum hep. Bunu zaten çalışmalarımda da hissedersiniz... Pek yabancı değilim, sadece neyin ne olduğunu, neden olduğunu anlamak ve geçmiş ile de hatırlamak önemli bir yöntem benim için... Tüm aktör-aktris arkadaşları tenzi ederim.
Bu karakteri yorumlarken “güç” ve “korku” gibi iki uç kavramı taşımak zorunda kalıyorsunuz. Bu çelişkiyi sahneye ya da ekrana taşırken zorlandığınız oluyor mu?
Güç.. Korku.. ikiz kardeşler.. Birbirini besleyen, birbirinden beslenen, birbirilerinin olmaz ise olmazı... Bunları yansıtmak için içinizde bir sahne kurmanız gerekir. Biri sahnede iken diğeri kuliste ise sorun yok. İkisi de sahnede olursa felaket. İçinde yaşadığımız dünyayı gözlerseniz, bunun için size çok ipuçları veriyor zaten. O zaman daha rahat hareket edersiniz diye düşünüyorum.
Müzikal altyapınızın, oyunculuk performansınızdaki ruh halini veya duygusal yoğunluğu nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Gülümsedim bu soruya.. Müzikal yanım, gittikçe yoğunlaşmaya başladığım oyunculuk yanımı ritim ve duygu olarak besliyor sanırım. Öyle zannediyorum ki, bunu daha önce de hissetmiştim, oynamaya çalıştığım karekterin bende ilk önce enstrümanı oluşuyor, yani bu karakter hangi sazdır? Ve o sazın sesi nasıl bir tınıdır? Ve bu tınıya nasıl bir melodi oturur, yapışır? Bu...
YAKINDA MİNİ BİR KONSER VERECEĞİM
Ozan Çelik’le birlikte sosyal medyada paylaştığınız video hayli ilgi gördü :) Bağlamayı elinize alıp, setteki arkadaşlara şarkı söylediğiniz oluyor mu?
Öncelikle, Ozan iyi bir aktör. Ve yaşadığı mekanı kendiyle barıştıran aynı zamanda oraya ya da ona dönüşe bilen. Bu tabii ki zengin bir gözlem tasarrufu sağlıyor insana. Bu içinizdeki bir noktayı istediğiniz gibi yoğurma lüksü veriyor. Ozan gene bunu yapıyordu eserde ve bu arada bizi de yoğurdu... Henüz bir mini konser vermedim ama çok yakında vereceğim. Bu arada set ya da sonrası meşklerimiz kusursuz devam ediyor.
Bu yoğunluk arasında bir de “Yolcu” oyununu sahneliyorsunuz. “Bir istasyon, üç insan, bir ülkenin vicdanı” olarak özetleniyor oyun. Siz bu oyunun vicdan kavramına bakışını nasıl yorumluyorsunuz ve izleyicide nasıl bir etki bırakıyor?
"Yolcu" adlı Nazım Hikmet oyunu hakkında pek konuşma tasarrufum olduğunu düşünmüyorum. Ben sadece oyunun rejisini oluşturan abim, arkadaşım, yoldaşım, dostum Rutkay Aziz isteği ile ki bunun içinde kendisine teşekkür ederim, beni aklına getirmiş düşünmüş, küçük küçük melodik dokunuşlar yaptım ustaların sözcüklerinin altına...
Halk müziği, film müziği, dizi müziği gibi çok farklı yelpazelerde çalıştınız. Sanatınızda sizi en çok heyecanlandıran boyut hangisi? Neden?
Bale... Tüm sanatları içerir aslında, hepsi vardır... Evet, sorunun cevabı kesinlikle bale çünkü hepsinden çok genç... Ama hepsinden önce yaşlanıyor.

PROJELER YAKAMA YAPIŞANA KADAR BEKLİYORUM
Geleceğe dönük olarak bestelemek, oyunculuk yapmak, sahneye çıkmak gibi öncelikleriniz nasıl şekilleniyor? Önümüzdeki dönem için hedefleriniz nelerdir?
Bu konuda bir ön görüye sahip değilim, hiç olmadı da. Yapmak istediklerim kendi zamanını ve sırasını kendileri belirlediler hep :) Bir proje düşünürken hiç düşünmediğim başka bir projenin öne geçtiği çok oldu bu yüzden yapmam gereken ve istediğim projeler kendileri yakama yapışana kadar bekliyorum :)
BENİ TANIMLAYAN ÜÇ KELİME; DOĞA, İNSAN VE AŞK!
Peki sanatçı kimliğiniz ve oyuncu kimliğiniz bir araya geldiğinde “Mazlum Çimen” olarak sizin için tanımlanması gereken üç anahtar sözcük ne olurdu?
Üç kelimem; Doğa, insan ve aşk...

Son olarak, halkın belleğinde yer etmiş “Sen Benden Gittin Gideli” şarkısını babanız Nesimi Çimen için yazdığınızı biliyoruz. Bu şarkının oluşum sürecinde aklınızdan geçenler neler olmuştu? Bizimle paylaşır mısınız?
Bunun cevabını tanımlamak, şu için de net değil bende... Sanırım kaçırdığımız, ıskaladığımız, değerini bilmediğimiz ya da fark edemediğimiz her şey var içinde.

