Son Yaz’ın ardından yeniden NOW’a hoş geldiniz Funda Hanım :) Aslında “Ben Onun Annesiyim”, “Son Yaz”ın ardından TV’deki ilk diziniz. Tercihinizi son yıllarda dijital platformlardan yana kullandınız. Bu dönemde dijitali tercih etmenizin özel bir nedeni var mıydı?

Teşekkür ederim, hoş buldum. Hamilelik ve doğumla birlikte bir süre televizyonu tercih etmemiştim ama onun öncesinde de bir süre yer almadım. Özel bir sebebi yoktu, gelen projelere göre değerlendirmiştim aslında...

“BAZI SAHNELERDE YÜREĞİM YANDI”

“Ben Onun Annesiyim” dizisi izleyici tarafından merakla bekleniyor. Tanıtımlar oldukça duygusal bir hikâyenin geleceğini gösteriyor. Siz ne dersiniz, annelerin yüreği çok yanacak mı?

Bilemiyorum, benim bazı sahnelerde yandı ama hiçbir annenin de yüreği yansın istemem tabii. Sevecekleri bir dizi olsun yeter.

Siz dizide Ayşe karakterine hayat veriyorsunuz. Kendisi genç yaşta büyük bir trajediye sürükleniyor. Kocasının ölümünden sorumlu tutuluyor, suçsuz olduğunu söylese de kimse inanmıyor. Aslında en büyük korkularımızdan biri değil mi, suçsuz olduğumuz halde suçsuzluğumuzu kanıtlayamamak? Senaryoyu okurken bu durum sizi rahatsız etti mi; bu karaktere hayat vermek istemenizin sebeplerinden biri de bu muydu?

Evet, itibarınızı korumaya çalışmak, suçsuzluğunuz konusunda yalnız hissetmek, kimsenin size inanmaması gerçekten çok zor bir durum. Ama bu durum dramatik olarak karakteri güçlü kılan da bir şey aynı zamanda. Ayşe de başına gelen onca şeyin içinde ayakta kalmayı başarıyor...

“AYŞE’NİN İNANILMAZ BİR DAYANMA GÜCÜ VAR”

Önceki röportajımızda: “Okuduğum karakterin bende merak ve anlama arzusu uyandırması, beni heyecanlandırması önemli bir kriter oluyor.” demiştiniz. Ayşe karakterinde veya bu dizinin senaryosunda sizi en çok heyecanlandıran nokta ne oldu?

Az önce bahsettiğim gibi, Ayşe’nin bence en önemli özelliği içinde kendiliğinden var olan gücü. Hayat enerjisinin asla pes etmeyecek kadar kuvvetli olması ve başına ne gelirse gelsin mücadeleden asla vazgeçmemesi. Bu gücü, hayat enerjisini ve umudu ona veren şey sadece kızı ve kızına kavuşma arzusuyla açıklayamıyorum. Kızı için yapıyor her şeyi ve hayattaki tek umudu kızı elbette ama kendisinde de var olan inanılmaz bir dayanma gücü var.

Ayşe kızını cezaevinde dünyaya getiriyor. 10 yıl sonra ise en büyük dileği ona kavuşmak olacak. Neler bekliyor Ayşe’yi?

Kızına kavuşabilmek için onun bakıcılığını yapmak durumunda kalıyor, bir yandan da kayınvalidesi asla peşini bırakmıyor, dert üstüne dert bekliyor... Hangi birini anlatayım ki...

Ayşe’nin hikâyesi sizce başka annelere de ilham olabilir mi?

Bence tersi bir ilham söz konusu. Ayşe, annelikten ilham alınarak yazılmış bir karakter. Bir annenin çocuğu için yapabileceklerinin sınırları üzerine kurulu. Dolayısıyla anneler Ayşe’den değil, Ayşe annelerden ilham alabilir. Ama hayatta kalma, pes etmeme gücünden insan olarak ilham alınabilir...

“EN ÇOK ZORLANDIĞIM ROL OLDU”

Peki siz de bir anne olarak bu rolü canlandırırken en çok hangi sahnelerde zorlanıyorsunuz? Ya da anne olmanın kolaylaştırdığı şeyler oldu mu?

Duygusu yüksek sahnelerin yoğunluğu sebebiyle en çok zorlandığım rol oldu diyebilirim. Anne olmamdan mı kaynaklandı bu, emin değilim.

Dizi için harika bir kadro kuruldu. Caner Cindoruk ve Zerrin Tekindor ile başrolleri paylaşıyorsunuz. Senaryo hakkında beraber tartıştığınız, fikir alışverişinde bulunduğunuz oluyor mu?

Elbette. Ve çok konforlu hissediyorum bu anlamda. Hepimiz sahnenin en iyi haline ulaşması için çaba gösteriyoruz ve bu anlamda hisleri, öngörüleri yüksek, tecrübeli, güven duyduğun oyuncularla çalışmanın faydası çok. Yönetmenimiz Yunus Ozan Korkut da oyuncu odaklı çalışmayı seven bir yönetmen, bu anlamda da şanslıyız.

Birçok organizasyon tarafından “En İyi Kadın Oyuncu” ödülü aldınız. Bu ödüller sizin için ne ifade ediyor?

Mutlu oluyorum, takdir görmek hoşuma gidiyor. Ama işimi yapma motivasyonumda bir etkisi yok. Ödül keyifli bir sonuç benim için.

“YENİ BİR TİYATRO OYUNUNA ÇALIŞMAYI ÇOK İSTİYORUM”

'Timsah Ateşi' oyunu dört sezon boyunca sahnelendi. Oyun devam edecek mi ya da ufukta başka tiyatro projeleri mi var?

26 Ekim’de son oyunumuzu oynuyoruz. Biraz buruk ve hüzünlüyüz, her maceranın bir sonu var. Ama bir tarafım zor veda ediyor. Yeni bir oyun çalışmayı çok istiyorum, prova sürecini çok özledim. Ama ufukta görünür bir şey yok, dizi setinin yoğunluğunda yeni bir oyun provasına girmek istemem açıkçası. Setimin olmadığı bir döneme denk getirip yeni bir oyun sürecine girmeyi çok istiyorum.

Yine bir önceki röportajımızda “Yaptığınız işi neden yaptığınıza dair inandığınız bir cevap olmalı” demiştiniz. Siz oyunculuğu neden seçtiniz, bu işte motivasyonunuzu neye borçlusunuz?

Bunun cevabı çok karmaşık ve bilinmez benim için. Basitleştirmeye çalıştığımda şuna varıyorum: Bir karakteri anlamaya ve aktarmaya çalışma çabasını seviyorum sadece. Bunun ötesindeki sebepler hem biraz teferruat hem de tartışmalı şeyler benim için...

Oğlunuz şu anda 2 yaşında. Nasıl geçiyor günleriniz, bu dönemin zorluklarını yaşıyor musunuz? :)

Tabii ki… Zorluklarıyla gelen güzelliklerin tadını da elimden geldiğince çıkarmaya çalışıyorum, çünkü çocuğu olan herkes zamanın çok hızlı geçtiğini söylüyor. Kendisi büyümekle meşgul, bebeklikten aşırı tatlı bir çocuğa dönüşme evresinde.

“ÇOCUKLA SABIR KONUSUNDA İYİ SINAVLAR VERDİM, VERİYORUM”

Siz kendinizi daha önceki röportajlarınızda “inatçı” olarak tanımlamışsınız. Çocuğunuz doğduktan sonra değiştiğini düşündüğünüz yönleriniz oldu mu?

İnadımda bir değişme olmadı, en azından şimdiye kadar ama sabır konusunda iyi sınavlar verdim, veriyorum :)

İzleyicilerin bu akşam başlayacak ‘Ben Onun Annesiyim’i izlemesi için 3 sebep sayar mısınız?

Ben bu cevabı seyircide görmeyi daha çok seviyorum ve tercih ediyorum açıkçası. Bizim hikayede ya da karakterde neyi göstermek istediğimiz seyircide karşılığını bulduğunda ya da seyirci tarafından anlaşıldığında bir anlam kazanıyor. Genel olarak zaafları ve zayıflıklarından güç bulan güçlü bir kadını aktarmaya çalıştım diyebilirim. Umarım izleyenler de sever...