MÜKERREM’İN İÇİNDEKİ ZIT DUYGULARIN AYNI BEDENDE YAŞAMASI OYUNCU OLARAK BANA BÜYÜK BİR ALAN AÇTI

Hafsa Hanım merhabalar! Öncelikle sizinle röportaj yapabildiğimiz için çok heyecanlıyız :) “Kıskanmak” bu sezonun en çok konuşulan işlerinden biri. İlk 3 bölüm yayınlandı. Siz nasıl buluyorsunuz yorumları? Tepkiler nasıl?

Seyircinin diziye bu kadar tutkuyla bağlanması inanılmaz bir his. Özellikle Mükerrem’le ilgili yazılan yorumları okumak çok keyifli çünkü insanlar onu sadece “kıskanan bir kadın” olarak değil, derin yaraları olan bir karakter olarak da görüyor. Bu beni çok mutlu ediyor.

Çok değerli bir ekibin içindesiniz; hem oyuncu kadrosunda hem de kamera arkasında büyük bir emek göze çarpıyor. Bu süreçte, Mükerrem’i canlandırma fikrinde sizi en başta yakalayan, heyecanlandıran şey ne oldu?"

Mükerrem’in içinde taşıdığı çelişkiler beni hemen yakaladı. Hem güçlü hem kırılgan, hem sevgiye aç hem gururlu… Bu kadar zıt duyguların aynı bedende yaşaması oyuncu olarak bana büyük bir alan açtı. Onun suskunluklarında bile bir fırtına var ve ben o fırtınayı hissettirmek istedim.

Mükerrem, sosyal medyada en çok konuşulan karakterlerden biri haline geldi. Siz bu role hazırlanırken nasıl bir süreçten geçtiniz? Nahid Sırrı Örik’in aynı adlı eserini okuma fırsatınız oldu mu?

Nahid Sırrı Örik’in romanını okudum, hatta birkaç kez okudum. Metin çok katmanlı; her cümlesinin altında başka bir alt metin var. Yönetmenimizle uzun uzun konuştuk, onun dünyasında kadın olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalıştım. Karakteri bugüne taşımak için hem dönemi hem psikolojiyi içselleştirmeye çalıştım.

MÜKERREM’İN DUYGUSAL ZEKASINI VE SEZGİSELLİĞİNİ KENDİME YAKIN BULUYORUM

Peki, karakterinizin hangi yönlerini kendinize yakın buluyor ve seviyorsunuz? Hangi özellikleriyle ise mesafeli hissediyorsunuz?

Onun duygusal zekasını ve sezgiselliğini kendime yakın buluyorum. Ama hırsını, bazen sevgiyi bile güç gösterisine dönüştürmesini kendime uzak hissediyorum. Ben daha çok affetmeye, anlamaya çalışan biriyim. Mükerrem’in içindeki savaş biraz fazla yorucu.

Hikaye derinleştikçe karakterler arasında büyük çatışmaların kapıda olduğunu görüyoruz; planlar bozulacak, dengeler değişecek. Sizce Mükerrem bu oyunun neresinde duracak, gerçekten bir parçası olabilecek mi?

Mükerrem aslında hem oyunun kurbanı hem de kurucusu. Başta kendini sadece savunmaya çalışıyor ama sonra fark ediyor ki, o da kartları dağıtmayı biliyor. Bu sezonda onu daha cesur, daha karanlık ama aynı zamanda daha özgür bir yerde göreceğiz.

Usta isimlerle genç yetenekleri bir araya getiren çok özel bir kadrosu var Kıskanmak’ın. Böylesine güçlü bir oyuncu ekibiyle aynı seti paylaşmak size neler hissettirdi?

Büyük bir okul gibi. Herkesin disiplini, sete olan saygısı, birbirini desteklemesi çok özel bir atmosfer yarattı. Usta oyunculardan her gün bir şey öğreniyorum. Bu bana hem güven veriyor hem de daha iyisini yapmak için motive ediyor.

Set arkası peki en çok kiminle gülüyor eğleniyorsunuz? :)


Zaman zaman sahneler çok ağır olduğu için aralarda hep birlikte kahkaha atmak terapi gibi oluyor. Özellikle kostüm aralarında küçük şakalarımız var, ama isim vermeyeyim, sürprizi kaçmasın. :)


BİR GÜN KENDİ HİKAYEMİ YAZMAK İSTİYORUM....

Genç yaşınıza rağmen çok kısa sürede hem geniş bir hayran kitlesi hem de ciddi bir kariyer ivmesi yakaladınız. İlk adımlarınızı attığınız dönemde gelecekte bu noktaya geleceğinizi tahmin etmiş miydiniz?

Hayal ediyordum ama bu kadar hızlı olacağını sanmıyordum. Oyunculuk benim için hep “kendini anlamaya” dair bir yolculuktu. O yüzden bugün geldiğim yer bana sadece bir başarı değil, bir içsel büyüme gibi geliyor.

Bu başarıların yanı sıra, henüz kimsenin bilmediği ama sizin çok istediğiniz kişisel bir hayaliniz var mı?

Bir gün kendi hikayemi yazmak istiyorum. Belki bir kısa film, belki bir tiyatro metni… İçimde anlatmak istediğim bir şeyler var ve zamanı geldiğinde onları paylaşmak istiyorum.

Kamera önünde çok disiplinli bir enerjiniz var; peki günlük hayatınızda sizi “çok sıradan ama çok mutlu eden” küçük şeyler neler?

Sabah kahvemi sessizce içmek, kedilerimle oynamak, bazen de sadece yürüyüşe çıkıp müzik dinlemek. Küçük ritüeller beni dengeliyor.

Sosyal medyada oldukça güçlü bir etkileşiminiz var. Orada gördüğümüz Hafsanur ile gerçek hayattaki Hafsanur arasında fark var mı?

Elbette. Sosyal medya daha kontrollü bir alan. Gerçek hayatta daha sakin, daha gözlemci biriyim. Ama ikisi de ben aslında — sadece farklı yüzlerim.

Mükerrem’in en dikkat çeken yanlarından biri şıklığı. Peki sizin hayatınızda moda ve stilin yeri ne? Kendi tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Moda benim için bir ifade biçimi. Kıyafetlerimle ruh halimi anlatıyorum. Bazen çok minimal, bazen de riskli seçimler yapıyorum. En önemlisi, içinde rahat hissettiğim şeyi giymek.

HEPİMİZ BİR NOKTADA “KISKANMAK”TAN GEÇİYORUZ....


Seyahat etmeyi sever misiniz? “Bana çok iyi geldi” dediğiniz özel bir yer oldu mu?

Kesinlikle. Seyahat etmek bana yeniden doğmuş gibi hissettiriyor. Özellikle Kapadokya’da geçirdiğim zaman beni çok besledi; doğa, sessizlik, ışık… İnsan kendiyle kalmayı öğreniyor orada.

Daha önceki bir röportajınızda İspanya’ya gidip bir yıl kadar orada yaşamayı ve İspanyolca öğrenmeyi planladığınızı söylemiştiniz. Peki, bu hayaliniz sizin için ne ifade ediyor, sizi en çok ne cezbediyor?

İspanya’nın enerjisini çok seviyorum; dili, müziği, insanları çok sıcak. Orada bir süre yaşamak kendimi yeniden tanımlamak gibi olurdu. Yeni bir dil, yeni bir kültür, yeni bir ben.

Son olarak hayranlarınıza, ne söylemek istersiniz?

Her zaman yanımda oldukları için minnettarım. Mükerrem’in hikayesini izlerken sadece onun değil, kendi duygularını da hatırlasınlar istiyorum. Çünkü hepimiz bir noktada “kıskanmak”tan geçiyoruz.