''DÜNYADA KADIN OLMAK ZOR''

NOW’ta pazar günleri ekrana gelen “Kadının Eseri” programında her bölüm, hayatları boyunca karşılaştıkları zorlukları aşıp hayallerini gerçekleştiren farklı mesleklerdeki kadınların ilham veren hikayelerine odaklanıyorsunuz. Sizin için kadın hikayelerinin böyle bir program aracılığıyla izleyiciyle buluşması ne ifade ediyor?

Benim için bir hayalin, benim hayalimin gerçekleşmesini ifade ediyor... Dünyada kadın olmak zor, bizim ülkemizde daha da zor. Kadınlarımızın içlerindeki potansiyelin ve gücün farkına varmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum yıllardır.  Bu amaçla da hayatımın her aşamasında, kendimce destek olmaya, farkındalık yaratmaya çalıştım. Kadının Eseri, daha çok kadına ulaşmak adına,  işte bu hayalin gerçekleşmesi benim için.

Kadının Eseri programına dahil olduğunuzda, ilk görüşmeleriniz sırasında sizi en çok heyecanlandıran ne oldu?

En çok heyecanlandıran, az önce de söylediğim gibi bir hayalimin geçek olması fikriydi. Tabii NOW ailesine katılacak olmak da heyecan vericiydi benim için...

''KADININ ESERİ TIPKI HAYAT GİBİ BİR PROGRAM OLDU''

Bundan yaklaşık iki yıl önce verdiğiniz bir röportajınızda kadınların ve çocukların en hassas noktanız olduğunu, onlar için faydalı olacak işler yapmak istediğinizi dile getirmişsiniz. Hatta “Kavga ve gürültüden uzak, faydalı ama eğlenceli kadın programlarına ihtiyaç var” demişsiniz. Şimdi ise “Kadının Eseri” ile NOW ekranlarındasınız. Uzun zamandır hayal ettiğiniz bir programı sunduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Kesinlikle! Öyle bir tarif ederek göndermişim ki evrene mesajımı... Tam da istediğim gibi, kavga gürültüden uzak, başka kadınlara ilham veren, zaman zaman gözyaşı döktüğümüz; ama zaman zaman da kahkahalar attığımız, tıpkı hayat gibi bir program oldu.

''BAŞARILI OLMANIN EN ÖNEMLİ KOŞULU VAZGEÇMEMEK''

Programla beraber aslında güçlü kadın hikayeleriyle daha fazla kadına ilham olunması da amaçlanıyor. Siz şimdiye kadar gerçekleştirilen çekimlerde yer verdiğiniz hikayelerden nasıl bir ilham aldınız?

Programa katılan tüm kadınların ortak özelliği asla vazgeçmemiş olmaları. Aslında benim hayatımda da böyle oldu; ama anladım ki bu, başarılı olmanın en önemli koşulu. Engellerle karşılaşsanız da vazgeçmemeyi, düşseniz de kalkmayı bilmek...

“Kadının Eseri”nde her hafta farklı konuklar ağırlanıyor. İlk bölümde Şevval Sam ve Ebru Baybara’nın, ikinci bölümde ise Çağla Şıkel ve Türkiye’nin en genç kadın ralli şampiyonu Burcu Erkut Erenkul’un başarı hikayelerini dinledik. Bundan sonraki bölümlerin konukları kimler olacak?

Bu hafta Nurgül Yeşilçay ve Avrupa Kupalarında Forma Giyen “İlk” İşitme Engelli Basketbolcu ve İşitme Engelliler A Milli Basketbol Takımı'nın Oyun Kurucusu Çağla Nur Uzundurukan konuklarım olacaklar. Sonraki haftalar da sürpriz olsun. 

Üniversiteden sonra dört sene boyunca Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev aldığınızı ve bu işi çok severek yaptığınızı biliyoruz. Yeniden eğitimci olmayı düşünüyor musunuz?

Üniversiteden hemen sonra, aslında kariyerime Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak başladım. Yaklaşık 5 yıl öğretmenlik yaptım. 22 yaşında başladım öğretmenliğe ve çok da sevdim; iyi de yaptığımı düşünüyorum; ama öğretmenlik hayatım boyunca yapacağım mesleğim değildi.  Babam çok istemişti öğretmen olmamı.  Aslında zaman zaman özlüyorum; tam zamanlı olmasa da belki bir gün belli saatlerde gençlerle yeniden bir arada olmak, onlara bilgi ve deneyimlerimi aktarmak, neden olmasın…

''EBEVEYNLİĞİN OKULU YOK''

Tam 10 yıldır Annelik Sanatı Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini üstleniyorsunuz. Derginin sloganı ise “Çocuğunuzu büyütürken yalnız değilsiniz!”. Bu slogan nasıl çıktı? Biraz bahseder misiniz?

Annelik Sanatı Dergisi’ni kurdum ve 5 yıl kadar Genel Yayın Yönetmenliğini yaptım. Daha sonra derginin imtiyaz sahibi oldum. 10 yıldır büyüttüğüm bebeğim gibi benim.

Ebeveynliğin ne yazık ki okulu yok. Anne babalar, bebekleri olduğunda, özellikle ilk dönemlerde, bir telaşın içine düşüyorlar ve kendilerini sürekli sorguluyor, yetersiz hissediyorlar. Etrafta çok ses oluyor; ama o sesler genellikle daha çok kafa karışıklığına neden oluyor. Ben, Annelik Sanatı Dergisi’ni kurarken ebeveynlere çocuklarını büyütürken yalnız olmadıklarını göstermeyi ve her an ulaşabilecekleri bir kaynak olmayı hedeflemiştim.  

2015 yılında yayınladığınız bir sayıda “Kadın olmak şarkılarda bile zor. Hatta masallarda, şiirlerde bile zor kadın olmak.” demiştiniz. Size göre Türkiye’de kadın olmanın en büyük zorlukları neler?

Türkiye’de kadın olmanın en zor yanı; kadını evde oturması, çocuk doğurması gereken bir varlık olarak gören zihniyetle savaşmak zorunda olmak, Türkiye’de kadın olmanın en zor yanı fırsat eşitsizliği. Geçtiğimiz aylarda Burdur’da, parkta tartıştığı sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürülen 17 yaşındaki Gizem Canbulut'un, kendisi gibi öldürülen Pınar Gültekin için yazdığı gibi “Türkiye'de kadın olmak zor; ama kadın ölmek kolay”.

Elçin Ateş Ersoy’u daha yakından tanımak isteriz. Kendinizi nasıl tarif edersiniz? Sizi en iyi yansıtan 5 kelime ne olurdu?

İnsanın kendini anlatması zor; ama deneyeyim. Mutlu, eğlenceli, çalışkan, vazgeçmez (hayallerinin peşinden koşmaktan), alıngan (zaman zaman) olabilir…

Rutin bir gününüzü anlatır mısınız?

Pandemi nedeniyle hayatımızın düzeni değişse de; eğer çekimim varsa erken kalkıp, kahvaltı edip kanala geçiyorum. Çekimin olmadığı günlerde; biraz daha geç uyanıyorum; yeni haftanın programı için hazırlık yapıyoruz. Ekip arkadaşlarım titiz bir hazırlık yapıyor; ben de dersime çalışıyorum. Eğer dergi için toplantılarım varsa; online toplantılarıma katılıyorum.

2 yaşında patili, beagle cinsi bir oğlum var. Onunla rutin yürüyüşlerini yapıyoruz. Bu süreçte mümkün olduğunca dışarıda vakit geçirmemeye dikkat ediyorum; ama işlerim varsa onları hızlıca hallediyorum; yemek yapmayı seviyorum, benim için terapi gibi. Evdeysem yemek yapıyor, kitap okuyor ya da film izliyorum. Seyahat etmeyi çok seviyoruz, normal şartlarda sık sık seyahat ederiz. Umarım bir an önce eski normalimize dönebiliriz.