“YARDIMIMIZA İHTİYAÇ DUYAN ÇOCUKLAR, HAYVANLAR VE DOĞA VAR”

“Çocukluk” dizisiyle NOW ekranındasınız. Dizinin hikayesini ilk okuduğunuzda neler hissettiniz?

Ben hikayeyi okuduğum zaman bir çocuğun gözünden kadın olmayı, hayata öyle bakmayı gördüm... İşte bu duygu beni çok heyecanlandırdı. Bir sürü çocukla çalışmak çok farklı ve heyecan veren bir deneyim. Hayattaki her şeye sahip çıkmamız gerekiyor bence. Bu farkındalığın uyanması çok önemli. Bizimle olmak isteyen, bizim yardımımıza, bakımımıza ve sevgimize ihtiyaç duyan çocuklar, hayvanlar ve doğa var.

Sizce “Çocukluk” dizisinin şimdiye kadar izlediğimiz dizilerden en büyük farkı ne?

Bir diziyi izlerken, bazen hikayenin nereye gideceğini öngörebiliyoruz. Ama bu projede çocukların derinlikleri, hayal dünyaları, hayata tutunma çabaları, umutları var dolayısıyla bu diziyi diğerlerinden farklı kılan şey, bu hikayenin hiç bitmeyecek olması. Kamera merceğinden çocukların dünyasına giriyor olmamızın, diziyi diğer işlerden ayıracağını düşünüyorum...

 

“BENCE İZLEYİCİ AYŞEGÜL’Ü ÇOK SEVDİ”

Dizide canlandırdığınız “Ayşegül” karakterini, Ali Kaan Umut Evi’ndeki çocukların her ihtiyaçlarında yanlarında olan biri olarak izliyoruz. İzleyici Ayşegül’ü nasıl değerlendirdi sizce?

Bence izleyici Ayşegül’ü çok sevdi. İlk bölümden itibaren yoğun ve çok pozitif tepkiler aldığımı söyleyebilirim. Mahir ile birbirini dengelemeye çalışan çok iyi bir ikili oluşturduklarını düşünüyorum. Mahir ve çocuklar Ayşe’ye Polyanna diyor. Polyanna demelerinin en büyük sebebi, geçmişte yaşadıklarına rağmen, hayata hala umutla ve bir çocuk gibi bakıyor olması. Bir taraftan da küçük bir kadın. Mahir’den ayrıldığı çok bariz noktalar var. Mahir hayatı görmüş geçirmiş, daha sağlam duran, daha net kararlar veren bir karakter. Ayşegül de net ama o kadar saf ve o kadar masum yaklaşıyor ki her şeye… Hala olacağına inanıyor. Bir çocuk terk edildiği zaman, “Hayır, onun annesi gelecek” diyor. Ayşegül; hayata karşı inançlı ve yaralarını çocuklarla saran bir karakter.

“ERDAL BEŞİKÇİOĞLU İLE TANIŞMAK HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI OLDU”

Aslında Erdal Beşikçioğlu ile uzun yıllar önce Ankara’da tanıştınız ve kendisinin Tatbikat Sahnesi'nde Marquis de Sade Quills ile Woyzeck Masalı adlı oyunlarında rol aldınız. Şimdi aynı dizide başrolleri paylaşmak sizin için nasıl bir duygu?

Ben küçüklüğümden itibaren zaten konservatuvar okumayı çok istiyordum. Eskişehir’de büyüdüm ama üniversiteyi orada okumak istemedim, Ankara’da okumayı, kendi ayaklarımın üstünde durabilmeyi istedim. Ankara’da okurken Erdal Beşikçioğlu’nun kurduğu Tatbikat Sahnesi’nin seçmelerine girdim ve seçilerek orada tiyatroya başladım. Onunla tanışmak tiyatro ve televizyon hayatımın da dönüm noktası oldu. Erdal Beşikçioğlu hem size oyuncu olduğunuzu iliklerinize kadar hissettiren büyük bir hoca, hem de her şeyinizi paylaşabileceğiniz müthiş bir arkadaştır. Yıllar sonra yeniden aynı dizide başrolü paylaşmak benim için büyük bir gurur ve keyif. Bu lüks her oyuncuya nasip olmaz.

 

“İSTANBUL’UN HIZI BANA YORUCU GELDİ”

Eskişehir’de büyüyüp, Ankara’da konservatuvar okuyup şimdi İstanbul’da yaşadığınızı biliyoruz. Neden İstanbul diye sorsak?

Beni İstanbul’da şu anki ajansımla Erdal Hoca (Beşikçioğlu) tanıştırdı. O bana “Fizan’a gidiyoruz” dese de giderdim. Çok saygı duyduğum bir insan çünkü. İstanbul’a geldim. Böylece TV dünyası ve İstanbul hayatı başlamış oldu benim için. İstanbul’da hayat çok hızlı akıyor. İnsanlar sürekli telaşlı bir haldeler. Eskişehir ve Ankara’nın kendi içindeki sakinliğinin ardından başlarda İstanbul’un bu hızı yorucu geldi. Bütün medeniyetler burada buluşmuş ve bunu da hissediyorsun. Yaşın verdiği küçüklükle, küçük bir şehirden gelmiş olmanın verdiği tedirginlikle başlarda biraz zorlandım ama alıştım.

İstanbul’a geldiğinizde kendinizi ifade edecek yeni alanlar keşfetmek istemişsiniz ve kendinizi dans ederken bulmuşsunuz. Burcu Özberk’i yakında yine dans ederken görme şansımız olacak mı?

Dans etmek ve sürekli haraket halinde olmak benim için çok önemli. Yeni alanlar keşfetmeye açığım. Dans etmeye devam etmek istiyorum. Uygun zamanı bekliyorum...

Ailenizden uzaktasınız şu anda ama onlara çok düşkün olduğunuzu ve onları çok özlediğinizi biliyoruz. Boş zamanlarınızda onları ziyaret etme şansı bulabiliyor musunuz?

Ailece birbirimize çok düşkünüz biz ve ben onları çok özlüyorum. Her zaman görmek istiyorum. Şimdi yine yoğun dizi maratonu başladı ve ayrı düştük. Ama ilk fırsatta tekrar buluşup bol kahkahalı sohbetlerimize kavuşacağız.

 

“PANDEMİ SÜRECİNDE NELERİ İSTEDİĞİMİ TEKRAR GÖZDEN GEÇİRDİM”

Boş zaman demişken… Instagram’da paylaştığınız bir fotoğrafta at biniyorsunuz. Profesyonel bir at binici olduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Evet, boş zamanlarımda çiftliğe giderek binicilik eğitimi almaya başladım. Bunu aslında pandemi sürecinden sonra yaptım. Çünkü pandemi sürecinde aslında neleri istediğimi, yapmak isteyip te yapamadığım şeyleri tekrar gözden geçirmiş oldum. Bir iş için binicilik eğitimi almıştım ve kendimi çok iyi hissetmiş fakat devam edememiştim. Şimdi her bulduğum fırsatta çiftliğe gidiyorum, kendime bambaşka bir dünya yarattığımı düşünüyorum. Çünkü orası biraz İstanbul’un dışında, İstanbul gibi değil. Kendime bir alan yaratmam gerektiğini fark ettim ve o alanın içinde çok mutlu oluyorum. Profesyonel binici kadar iyi binebilir miyim bilmiyorum ama dört nala gidiyorum, araziye çıkabiliyorum atla beraber. Çok profesyonelim diyemem. Ders aldıkça yani kilometre aldıkça atın üstünde iyi oluyorsunuz.

En büyük aşkınız kedileriniz olsa gerek. Kedilerinizle komik bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Kedilerimin gerçekten hepsi benim için çok değerli hepsi hayatımı güzelleştiren, beni hayata bağlayan küçük birer melek. Şu anda üç tane yavru var evimde. Alf ilk gelen kedim; ilk sahiplendiğim kedi o. Şimdi dört yaşında artık. Onun yeri birazcık farklı. Bir de alfa bir karakter olduğu için evin sahibi o gerçekten. Diğeri Mir. Bir de Nis var, onların yavrusu. En son gelen de Nis’di. Bu arada pandemi sürecinde evde sekiz kedi vardı bir ara. Çünkü kendi aralarında çiftleşme ve üreme durumu oldu. Daha sonra yavruların birçoğunu sahiplendirdim. Üç kedi benim için ideal şu anda. Üç kediye tam anlamıyla bakabiliyorum. Onlara bütün zamanımı ayırabiliyorum. Üç kediden daha fazla olursa yeterince ilgilenemem diye üç kedide kaldım şu anda. Hepsi benim için çok değerli. Kedilerle ilgili spesifik anlatabileceğim komik bir anı aklıma gelmiyor ama her sabah ve her akşam inanılmaz komik oluyorlar çünkü ben uyuduğum zaman onlar hareketlenmeye ve evde şımarmaya başlıyorlar. O halleri, kendi aralarında oynamaları, beni uyandırmaya çalışmaları çok komik. Sadece şöyle bir şey olmuştu; Nis iki ay önce yani iki aylıkken hiç yanımdan ayrılmıyor, sürekli benimle uyuyordu. Ben de tragus bölgesine piercing taktıralı on gün olmuştu. Kulağım çok acıyordu, ‘’Kulağımda bir şey var’’ diye sıçradım. Benim yavru kedim meğer kulağımdaki piercing ile oynuyormuş ışıldadığı için :)

“MUTLU OLMAYA VE HAYATA GÜLEREK BAKMAYA DAHA ÇOK ÖNEM VERİYORUM ARTIK”

Burcu Özberk’in güzelliği çok konuşulur… Güzel kalmak için dikkat ettiğiniz unsurlar var mı? Özel diyetler yapar mısınız ya da spora önem verir misiniz?

Teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Mutlu olmaya ve hayata gülerek bakmaya daha çok önem veriyorum artık. Enerjimi hep yüksek tutuyorum. Bir de ayrıca bol su içiyorum. Gerçekten su çok önemli. Hayatımın her alanında spor olmuştur. İlkokuldayken voleybol oynadım. Ondan sonra yüzmeye gittim.. Konservatuar okurken okulda zaten dans üzerine çok fazla dersimiz vardı. Okul bittikten sonra da iş hayatına geçtiğimde kendim kick box eğitimi aldım ve şu an biniciliğe gidiyorum. Ayrıca pilates yapıyorum. Spor ve hareketlilik hep hayatımda var ve olması gerekiyor. Çünkü sette ister istemez ışıkların altında çok fazla enerjiye maruz kalıyoruz ve o enerjinin bir şekilde atılması gerekiyor. Zaten ben de çok severim spor yapmayı, hareketli bir insanımdır. Spor hayatımın her anında var diyebilirim.

“KALABALIĞA, ARKADAŞ SOHBETİNE İHTİYACIM VARMIŞ”

Geçtiğimiz yaz sizin de tatil yapma şansınız oldu. Tatil nasıl geçti? Bir sonraki tatil planınızın nereye olmasını istersiniz?

Pandemi sürecinde olduğumuz için bu sene tabii ki de tatil benim için de bir çok kişi gibi ilginç geçti. Yakın arkadaşlarımla küçük ev ortamlarında, evimizin bahçesinde, küçük sahilimizde, deniz kenarında vakit geçirdik. Çok kalabalığa girmemeye dikkat ettik. Hem kendi sağlığım için, hem de diğer insanları riske atmamak için. O yüzden de garip bir deneyim oldu. Bu kadar insansız ve yalnız kaldık üç ay boyunca ve o yalnızlıktan sonra tekrar bir kalabalığın içine girmek bana kendimi çok garip hissettirdi. Hakikaten bu kirpi mesafesinden bahsederler insanlar - Ne çok iç içe olabiliyor ne de çok birbirinden ayrı kalabiliyorlar diye. Benim de tekrar o kalabalığa, o arkadaş sohbetine ihtiyacım varmış.

“HAYATIMDAN ÇOK İNSAN ELEMİŞİMDİR”

“Ben yanımdaki insanlara ve çevreye fazla bağlanan biriyim” demişsiniz. Hep iyi insanlarla karşılaştığınızı söyleyebilir misiniz yoksa bu konuda kötü deneyimleriniz de oldu mu?

Evet, öyle bir cümle söylemiştim ve bu cümle sanırım benim hayata bakış açımı biraz özetliyor. Çünkü hayatıma, çevreme, kendi alanıma çok fazla insan alamayan biriyim ama aldığım insanları da her zaman sahiplenirim, önemserim. Bu yüzden de temiz kalpli olduğumu düşünürüm ve öyle insanlarla karşılaştım hep. O insanlarla da hep beraber uzun bir yolculuğa çıkarız ve yollarımız ayrılmaz. Tabi ki hepimimizin hayatında yanlış tercihler, yanlış kararlar aldığı olmuştur veya hata yaptığımız olmuştur, yanıldığımız olmuştur. Ben aslında insanlara çok çabuk güvenen biri değilim ama içimde hep inanma isteği var. Yani biriyle tanıştığımda biriyle sohbet etmeye başladığımda hemen inanırım tavrına ve söylediği şeye. Ama bazen aradan zaman geçtiğinde yaptığının ve söylediğinin bir olmadığını gördüklerim oluyor. Doğrudan uzaklaşırım ve hayatımdan çıkartırım o insanları. Hayatımdan çok insan elemişimdir o yüzden. Bana kalanlar da en değerlilerim olmuştur çünkü çok fedakar olduğumu düşünürüm ama aynı şekilde de karşılık görsün isterim. Hayat paylaşınca güzel. Bir arada olup, birbirine sahip çıkıp, değer verdiğinde güzel. Ben İstanbul’da ailemden uzaktayım. O yüzden de aile gibi hissedebileceğim insanlarla bir arada oluyorum.