“Aşk, Mantık, İntikam” dizisi ardından ailemize yeniden hoş geldiniz İlhan Bey :) Bu sefer izleyicilerimiz sizi “Halef: Köklerin Çağrısı” dizisinde Serhat karakteriyle izleme şansını yakalayacak. Bu akşam yayınlanacak ilk bölümde izleyici nelerle karşılaşacak?
Öncelikle hoş buldum, çok teşekkür ederim. :) “Aşk, Mantık, İntikam” gerçekten hepimizin gurur duyduğu, geriye dönüp bakıldığında “iyi ki bu işi yapmışız” dediğimiz bir işti. Şimdi tekrar gurur duyacağımız yepyeni bir işle, “Halef: Köklerin Çağrısı” ile geliyoruz. Bu akşam yayınlanacak ilk bölümde İstanbul’un, Urfa’nın içindeki aile yapılarını, İstanbul’daki Serhat’ın durumunu ve Serhat’ın İstanbul’dan Urfa’ya geliş yolculuğunu izleyecek seyircimiz. Daha sonra diğer bölümlerde hikaye yavaş yavaş açılacak. İzleyicilerimiz ilk bölümde biraz daha karakter tanıtımları ve yolculuk hikayeleri izleyecek. Dizinin çok güçlü finaliyle beraber 2., 3. ve 4. bölümleri de sabırsızlıkla bekleyeceklerini düşünüyorum.
SERHAT’I BAŞKA NELER BEKLEDİĞİNİ BEN DE MERAKLA BEKLİYORUM
Halef’in sözlük anlamına bakıldığında; “Bir şeyin yerine geçen şey, bedel” ve selefin karşıtı olarak “sonraki nesil veya kişi” anlamlarına geldiği yazıyor. Serhat’ı bu dizide neler bekliyor?
Serhat aslında halef olarak İstanbul’a gidiyor ve elbette kaçtığı, yüzleşmek istemediği bazı durumlar var. Köklerin çağrısı bir şekilde Serhat’ı Urfa’ya geri döndürüp, ait olduğu, asıl olması gerektiği yere çağırıyor. Serhat’ın başka neler beklediğini ben de merakla bekliyorum. Biz her sahneyi “bir sonraki sahnede ne olacak” diye okuyoruz, bu yüzden bu güçlü senaryoyu seyircimiz de en az bizim kadar merak ederek izleyecektir. Şimdiden herkese iyi seyirler diliyorum :)
Serhat gücün ve sırların gölgesinde bir adam iken, aşkıyla da sınanacak gibi duruyor. Bir yanda Melek, diğer yanda Yıldız... Bu dizide aşk ne kadar ön planda?
Elbette dizide aşk ön planda ama aslında ilk derdimiz aşk değil. Yani ilk derdimizden ziyade, tek derdimiz aşk değil. Çünkü bir güç dengesi, ilişkiler, konakların kendi içindeki hiyerarşisi ve Serhat’ın ortada kaldığı bir durum var. Serhat sadece Melek’le Yıldız arasında değil, aynı zamanda ağabeyi ve babası, ağabeyi ve annesi arasında da kalıyor. Serhat birçok şeyin orta noktasında durup, seçimler yapacak. Aşk elbette çok ön planda ama tek ön planda olan tarafımız değil. Çok daha güçlü durumlar ve güçlü sebepleri olan ilişkiler var, umarım bunları da seyirciye geçirebiliriz.
Farklı bir röportajınızda “İlk bölümler genelde oyuncular tarafından kafa karışıklığına neden olur, herkes bir şey arar, bir şey bulmaya çalışır.” demişsiniz. – Siz “Halef: Köklerin Çağrısı”nın ilk bölüm çekimlerinde ne aradınız, aradığınızı buldunuz mu?
Evet, ilk bölümler herkesin arayış içinde olduğu bir bölüm oluyor. Sonuçta orada bizim anlattığımız hikaye bir şeylerin üzerinden yıllar, yıllar geçip oluştuğu bir noktanın hemen o noktasında başlayan bir hikaye oluyor senaryo olarak. Ör; anne-oğul, ağabey-kardeş, sevgili ilişkilerini kurmak – oradaki Urfa ile İstanbul arasındaki bağları kurmak... Bunları arar oyuncular. Birkaç bölüm geçtikten sonra taşlar yerine oturur ama işi kıymetli yapan, keyifli yapan, işten zevk almamızı sağlayan da bu arayıştır. Oyuncular bunu bulduklarında rahatlarlar. O yüzden ilk bölümler korku ve heyecan ile geçer ama en azından ben kendi adıma aradığım birçok şeyi buldum. Ki hala aradığım şeyler var :)
BU DİZİNİN BAŞROLLERİNDEN BİRİ DE URFA
Dizimizin çekim yeri Urfa... Bize biraz atmosferinden bahseder misiniz? Şimdiye kadar gördüğünüz en etkileyici yer neresi, yediğiniz en lezzetli yemek ne oldu? :)
Hep söylüyorum, biz Halef’i Urfa’da yapmıyoruz, Urfa’da Halef’i yapıyoruz. Yani bu işin başrollerinden biri de Urfa. Bu yüzden Urfa halkına, yöneticilerimize, esnafımıza, yardımcı oyuncularımıza, herkese, bizimle yan yana gelen tüm Urfa halkına bugüne kadar gösterdikleri güzellikler için çok teşekkür ederim kendim ve ekibim adına. Harika insanlar, harika yerler. Söylemeye gerek yok, dünya yazılı tarihinin başladığı yer artık burası. En azından bilinen tarih artık Urfa’dan başlıyor. O yüzden sadece bizim için değil, dünya için de çok önemli bir yer. Hatta daha önemli bir yer yok şu anda.
En etkileyici yer olarak nereyi sayabilirim ki? Halfeti, Takoran Vadisi, Balıklıgöl, Karahan ve Göbeklitepe.... Yolların güzelliği, Urfa’nın kendi güzelliği. Gecesi gündüzü apayrı. Tek bir mekan söyleyemem.
En lezzetli yemek asla lezzet ayıramıyorum. Herkesin ellerine sağlık diyorum :)
Diğer yandan evden uzak olmak size neler hissettiriyor? Çekimlere başladığınızdan bu yana hiç İstanbul’a gidip gelme şansınız oldu mu?
Evden uzak olmak tabii ki zor ama işimiz bu. Biz bu duruma alışkın insanlarız. Benim hayatımda çok değişiklik olmadı.
İstanbul’a birkaç kez gidip geldim, onun haricinde hep Urfa’daydım. İlk bölümler çekilirken İstanbul’a da gitmek istemiyorum zaten. Burada kalıp, buradaki havayı solup, insanlarla konuşup, buranın tadını almakla meşgul olmak istiyorum. İyi ki Urfa’dayız :)
Şehir dışında çıktıktan sonra hayatınız nasıl değişti? Artık repo günleri nasıl geçiyor, boş zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim çok farklı geçmiyor. İstanbul’da da olsam, zamanımı çok belirli aktivitelerle geçiriyorum. Bunun için de dışarı çıkmam gerekmiyor. İnternet, internet sağlayıcı, birkaç yazılı metin benim için zaten yeterli ve onlar burada da var. O yüzden benim için çok bir şey değişmedi. :)
KÖKLERİN ÇAĞRISI BENİM İÇİN ANLAMLI
Bulgaristan’da doğdunuz ve okulu orada bitirdiniz. Peki Türkiye’ye gelme kararı nasıl oluşmuştu?
Evet, Bulgaristan’da doğdum ve 1989 yılında Türkiye’ye geldim, tüm Bulgaristan göçmenleri gibi. Aslında Türkiye’ye gelme kararı oluşmadı, biz mecburen Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılan nesiliz. O yüzden bu derin ve ağır bir konu. Biz mecburi göçe tabii tutulan insanlarız. Çok kıymetlidir benim için Bulgaristan göçmenleri, hepsinin bir yol – kök hikayesi vardır. Aslında bu “köklerin çağrısı” da biraz benim oradan bağ kurduğum bir taraf. Dediğim gibi ağır bir konu. Bunu da başka zaman uzun uzun konuşuruz. :)
Yönetmenlik hayalinizi ileride hayata geçirmek istiyor musunuz? Bunun için adımlar atıyor musunuz?
Yönetmenlik benim lise hayalim. :) Ben lise okurken yönetmen olmaya karar vermiştim zaten. Ama hayat bazen sizi farklı yollara götürebiliyor. Hala bir gün yönetmenlik yaptığımda ne yapabileceğimizi uzun uzun düşünüyorum. Alabileceğim eğitimler varsa onları alıyorum. Senaryo yazımı, senaryo eğitimi, kamera eğitimi, ışık kullanımı... Bir yönetmenin bilmesi gereken diğer tüm sanat dalları ne ise, hepsi ile ilgilenmeye çalışıyorum. Umarım bir gün bu hayalime kavuşurum. :)
Başka bir röportajınızda “En zayıf yönüm karşımdakini kırmamak için “Hayır” diyememek.” demişsiniz. Peki en son neye “Hayır” diyebildiniz ya da demek zorunda kaldınız? :)
Zor soru :) Çok güçlü bir şey hayır demek. İnsan bir şekilde hep kendinden feragat ediyor, “tamam bu sefer öyle olsun” diyebiliyor. En son neye hayır dediğimi hatırlamıyorum ama hatırlasam da söylemezdim. :)
Özel hayatıyla biraz daha geri planda kalan, daha çok işleriyle gündemde olan bir oyuncu olmayı tercih ediyorsunuz. Ama yarın öbür gün baba olmak ister misiniz, bir çocuğunuzun olmasını ister misiniz diye sormak isteriz...
Özel hayatımla geri planda kalmak gibi bir derdim yok aslında. Ben sadece işimi yapıyorum. Bir şekilde gittiğim yerleri, tatillerimi, sevdiklerimle geçirdiğim vakitleri paylaşmıyorum. Bunlar benim özelim. Böyle bir tercihim var. Geri planda kalmak değil de, daha çok işimle tanıdılar insanlar beni ve bunu böyle devam ettirebilirim umarım...
İZLEYİCİNİN HİÇ SIKILMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM
Son olarak bu akşam ilk bölümüyle ekrana gelecek dizimizi izlemek için izleyicilerimize 3 sebep sayar mısınız?
1) Urfa... Müthiş görseller var. Burayı merak eden, bir şekilde yolu düşenlerin çok severek izleyeceği bir iş.
2) Muhteşem bir oyuncu kadrosu, yönetmeni, senaryosu ve yapımcısı olan bir işten bahsediyoruz. Çok kalabalık, çok güçlü. Hiç sıkılmayacaklarını düşünüyorum.
3) Neden izlemesinler ki? :)